Translate

19 Temmuz 2025 Cumartesi

Birinci bölüm

Kimin aklına gelirdi, öyle değil mi? Koskoca Avustralya’nın koskoca Sidney Kingsford Smith Uluslararası havaalanında, dünyanın öbür ucunda, onca insan arasında, onca zaman sonra Enki’ye rastlayacağım?


Ezelden beri hep birilerini ona benzetirim, sokakta, tren istasyonlarında, konser salonlarında, Venedik’te vaporettolarda, rıhtımda yürüyen turistlerin arasında, her yerde her zaman ona benzeyen biri gözüme çarpar. O olmadığını belli eden ayrıntılar belirinceye dek kalbim bir atışını erteler.


Bu sefer bavulları asistanım Pablo bana teslim etmiş kendisi onbeş metre ötedeki tuvalette işini görüyordu. Venedik’e doğrudan ucuz bir uçuş bulmuştuk ve açıkçası daracık uçak tuvaletlerinden ikimiz de hiç haz etmediğimiz için sırayla havaalanı tuvaletlerini kullanmaya karar vermiştik. Ben jest yapıp önden Pablo’yu erkekler tuvaletine göndermiştim, ikimizin de acelesi yoktu. Sıra olmalıydı ki bekleyiş sandığımdan uzun sürdü, belki de ben yolculuk gerginliği yüzünden sabırsızdım.


Boy boy, çeşit çeşit ırktan, görünümden insanlar önümden her iki yönde geçerken, birden zaman-mekan birbirine karıştı. Ah dedim kendi kendime. Yine aklım bana oyun oynuyor, yine benzetiyorum. Fakat bu sefer benzetmiyordum. Kirli sakalını tertemiz traş etmiş, belli ki Sydney’e gelmeden- ya da kim bilir benim gibi oradan giderken- berbere uğramış, saçlarına da bir el attırmıştı. Üzerinde kendisine çok yakışan krem rengi bir keten pantolon ve lacivert gömlek, omuzundan yanlamasına astığı deri çantasıyla dünyanın en doğal şeyiymiş gibi Uluslararası Sydney Havaalanı tuvaletlerinden dışarı çıktı. Beni

görmedi. Ben de arkasından seslenmedim. Aldırmadım. Aldırmamak çok sene sürdü. Geçti ve gitti. Kalbim bir sonraki atışını bekletmedi. O gün bir savaşı kazandım. Tek askeri ben olsam da savaşın.

İkinci bölüm

Onunla ilk karşılaştığım günle ilgili her ayrıntı mıhla çakılmış gibi aklımda. Tam sekiz sene geçmiş üstünden. Eskiden onunla her buluşmamız...